Sema'nın Tarihçesi ve Manevi Yolculuğu

31 Ekim 2024 11:57 Murat Uğur KİRAZ
Sema'nın Tarihçesi ve Manevi Yolculuğu

Giriş

Sema, asırlardır süregelen derin bir manevi ritüeldir. Başlangıçta bireysel bir ibadet olarak ortaya çıkan ve dervişlerin Tanrı'ya duydukları sevgiyi ve teslimiyeti ifade etme biçimi olan sema, zamanla toplumsal ve kültürel bir ritüele dönüşmüştür. Bu yazıda sema nedir, nasıl yapılır, neden bu kadar önemli görülür gibi temel sorulara yanıt verirken, semanın Mevlana döneminden günümüze kadar nasıl evrildiğini inceleyeceğiz.

Sema Nedir ve Neden Yapılır?

Sema, sözlük anlamı olarak "işitmek, dinlemek" anlamına gelir. Ancak, Mevlevilikte sema, dervişlerin gönüllerindeki Allah aşkını müzik, söz ve dönüş ile ifade ettikleri bir ibadettir. Tasavvufi bir pratik olan sema, insanın Tanrı ile buluşma hayalini yansıtır. Dervişler, bu törene katılarak Allah’a olan bağlılıklarını, tüm dünyevi bağlardan koparak sadece Tanrı'ya dönme arzusunu gösterirler. Sema, aynı zamanda varoluşu, yaratılışın sürekli devinimini simgeler; Mevlana'nın deyişiyle tüm varlıklar Allah karşısında sürekli dönüş halindedir ve sema bu ibadete insanın bilinçli bir katılımıdır.

Sema sırasında dervişler, elleri yukarı (Tanrı'dan alıp) ve aşağıya (dünyaya ulaştırarak) dönük şekilde dönerler. Bu dönüş, dervişlerin manevi bir arınma ve Allah’a teslim olma sürecini sembolize eder. Dervişler kendilerini Tanrı’nın aşkıyla yok olana kadar döner, müzik ve ilahi eşliğinde vecd haline geçerler. Sema, dervişlerin bu dünyadaki yolculuklarında Tanrı’ya kavuşmayı umut eden ruhlarının ifadesidir.

Mevlana Döneminde Sema

Mevlana döneminde sema, bugünkü törensel ve düzenli halinden çok uzaktı. O dönemde sema, belirli bir kurallar bütününe göre yapılmazdı ve bir ibadetten ziyade ruhsal bir coşkunun, içten gelen bir aşkın ifadesiydi. Mevlana, Şems-i Tebrizi ile tanışmasının ardından semayı hayatına dâhil etmiş ve bu ibadeti coşkuyla yapmaya başlamıştır. Şems’in ölümünden sonra semaya olan ilgisi daha da artmış ve bu pratik, Mevlana için bir tür Tanrı’ya ulaşma yolu haline gelmiştir.

Mevlana zamanında sema, belirli bir mekânda yapılması zorunlu bir ibadet değildi. Dervişler yemek sonrasında, sohbetlerde veya sokakta yürürken dahi coşku haline girip sema etmeye başlayabiliyorlardı. Çoğu zaman bireysel olarak gerçekleştirilen bu semalar, herhangi bir ritüel ya da sıra olmaksızın içten gelen bir ibadet şekliydi. Hatta semaya katılmak isteyen misafirler veya dervişler hoşgörüyle karşılanır, onların manevi yolculuklarına saygı gösterilirdi. Mevlana'nın sema sırasında bir Hristiyan dervişe hoşgörü göstermesi de semanın herkes için açık bir yol olduğunun göstergesidir.

Mevlana’dan sonra, sema giderek daha törensel ve toplu bir ibadet halini almıştır. Ancak, Mevlana’nın semayı bir kurallar bütünü olarak değil, bir ruhsal deneyim olarak gördüğü unutulmamalıdır. O dönemde sema, dervişlerin gönüllerindeki Allah aşkını ifade etme şekliydi ve bu nedenle serbest bir yapıya sahipti.

Günümüzde Sema: Mevlevi Geleneğinin Evrimi

Mevlana'nın ölümünden sonra, sema törenleri yavaş yavaş bugünkü ritüel halini almaya başladı. 1460 yılında Mevlevi tarikatının başına geçen Pir Adil Çelebi, semayı belirli bir düzen içerisinde yapmaya başlamış ve semayı toplu bir ibadet haline getirmiştir. Bu dönemde sema, artık “semahane” adı verilen özel yapılarda, belirli bir sıraya göre yapılan törensel bir ibadet olarak yapılmaya başlanmıştır.

Bu yeni düzenlemeyle birlikte sema törenleri, dervişlerin “salât” diyerek mekânda üç tur atmalarıyla başlar. Dervişler, şeyhin önünde niyaz ederek ona saygılarını sunar ve sırtlarındaki hırkaları çıkararak semaya katılırlar. Dönüş sırasında sağ avuç yukarı, sol avuç aşağıya dönük olarak Tanrı’dan aldıklarını dünyaya yaydıklarına inanarak dönerler. Törende ney, kudüm gibi enstrümanlar kullanılarak semazenlerin vecd haline geçmeleri sağlanır. Bu törenlerde katı bir düzen sağlanmış ve sema daha düzenli bir hale getirilmiştir.

Günümüzde sema, yalnızca Mevlevi tarikatına ait bir ibadet olmaktan çıkarak, kültürel bir etkinlik olarak da icra edilmektedir. Özellikle Mevlana’yı Anma Törenleri kapsamında her yıl Konya’da binlerce insan sema törenlerini izlemek üzere toplanmaktadır. Sema, günümüzde hem Mevlevi tarikatının bir ibadeti hem de dünya çapında büyük bir kültürel değer olarak varlığını sürdürmektedir.

 

Sonuç

Sema, dervişlerin Tanrı aşkıyla döndükleri, içlerindeki aşkı ve teslimiyeti ifade ettikleri kadim bir ibadet biçimi olarak yüzyıllardır varlığını korumaktadır. Mevlana’nın döneminde içsel bir coşkunun ifadesi olan bu ritüel, zamanla kurumsallaşmış, belirli bir tören düzenine kavuşmuştur. Günümüzde ise hem dini bir pratik olarak yapılmakta hem de kültürel bir miras olarak büyük bir ilgi görmektedir. Sema, sadece bir dönüş değil; aynı zamanda insanın kendini Tanrı’ya ve onun aşkına adadığı bir yolculuktur. Bu kadim yolculuk, Mevlana’nın sözleriyle: “Âşıkların gıdasıdır, çünkü semada sevgiliyle, Tanrı’yla buluşma hayali vardır.”

Author Information


Author Image
Murat Ugur KIRAZ
Yazar

Sufi müziğinin manevi zenginliğini yeniden canlandırmaya ve paylaşmaya adanmış yetkin bir müzisyen ve kültür elçisi. Derin bilgi ve tutkusu ile Murat Uğur KİRAZ, ney seslerini ve Sufi Meşk geleneğini dünya genelindeki dinleyicilere taşıyor.